Başka Türlü bİr “Özcan Bostancı”

photo

Evrekka ilk All Stars röportajı..

Başka türlü starlardan biriyleee..

Onlara mutlaka rastlamışssınızdır TV lerde, gazetelerde, TEDxReset sunumlarında bir yerlerde. Mutlaka iç geçirmişsinizdir, ulan heriflere helal olsun, ben hayal ettim onlar gerçekleştirdi vay anasını diye…

Bendenizde ekranlarınızın ayarlarıyla oynamanıza gerek kalmadan şimdilik bir tanesini karşınıza getiriyorum sorgulu sualli, keyfini çıkarın.  

Başlamadan, Hala , yok bu adamları ilk defa duydum,  ya nasıl kaçırmışım diyorsanız, öncesinde www.baskaturlubirsey.com takılın, sonra geri dönün 🙂 

 

 

Onlar harbiden başka türlü birşey. Kımıl zararlıları Eko Türk varolan sistemine. T-shirtlerini giyip yola çıktıklarında, hikayelerine, yolculuklarına bundan daha güzel bir isim bulamazlardı herhalde….Benim onlarla hikayem Şangay da bir kahvaltı masasında başlayıp , Bangkok, Istanbul üçgeninde (Japonca geliyo kulağıma bir yerlerden ama 🙂 ), dostluğa dönüşüp devam ediyor.

Şimdi birisi huzurda, diğeri nerde derseniz, yakında saklandığı delikten çıkarıp sizlerin huzuruna getireceğim. Dünyanın neresinde olsa bulacağımi, inatım inat 🙂

Sayın Bostancı, şöyle uzaklara dal bakalım en çok hangi ülke, şehir, mekan için iç geçiriyosun ? Off ulan off , burnumda tüttü be diyorsun ?

Bolivyadaki Uyuni Gölü, Uyuni ya. Çok güzel bir doğası var hiç bu dünyaya ait değil gibi. Gidiyorsun bembeyaz bir tuz gölü, sadece üzerinde 1,5 cm su var. Çıktığın anda sanki böyle uzaydamışssın gibi, gökyüzünde uçuyormuş gibi sanıyorsun kendini. Zaten Güney Amerikanın genel doğası çok güzel. Aklıma sürekli geliyor, oraya tekrar gitmek ve görmek en kısa zamanda çok istiyorum valla.

– Hayat değişti tabi döndükten sonra ? Bırakalım size kazandırdıklarınıda, ne kaybettirdi bu meret size ya, hiçmi yan etkisi olmadı ?

Kesinlikle oldu. Şöyle bir şey oldu, tekrar kariyerime devam etmeye kalkınca, zamanında beraber çalıştığım arkadaşlarımdan geride kaldığımı farkettim. İster istemez aradaki bir yılda bir şeyler değişmiş. Birileri promosyon almış başka şirkete geçmiş. O bir sene bende kayıp olduğu için geriden başladım döndüğümde sektöre. Ha bu beni çok etkiledimi, üzdümü dersen tabiki hayır, yine olsa yine aynı şekilde çıkarım.

– Herhangi bir şey kaybettirmedi yani ?

Hmm aslında o dönemde kız arkadaşımdan ayrılmıştım. O sayılabilir mesela. Sonrasında onu özlediğimi hissettim. Tabi o durumda dünya turunu seçmek daha çekiciydi. O zaman için doğru karardı, ama şimdi dönüp baktığımda her tercih bir vazgeçiş. Ama pişmanlık yaratmıyor, sadece yaptığım tercihin sonucu.

– Yolculuğa çıkmadan önce İsmail ile birbirinizi çok gazladınız . Peki İsmail dışında çok özel bir teşekkürü hak eden biri varmı? Kim sizi en çok destekledi sence ?

Açıkçası çok isim var. İstanbuldan arkadaşlarımız. Gittiğimiz yerdeki arkadaşlarımız, pek çok insan bize destek vardı ama, bunların arasında en özel teşekkür kime dersen ailelerimize gider kesin, özellikle anneme ve babama. Onların bize hem maddi hem manevi desteği, artıları olmasaydı böyle bir seyahat belki imkansız olurdu. İsmail olmasa bu seyahat zaten olmazdı ama, anne ve baba da bu konuda çok özel teşekkürü hak ediyorlar.

– Türkiyede bu tarz aile yapısı ile karşılaşmak çok çok nadirdir, o yüzden şanslısınız diye düşünüyorum ben.

Kesinlikle. Normal aileler, oğlum işin var gücün var, evin var araban var, neyi bırakıp nereye gidiyorsun tepkisi gösterirken, benimkiler önce bir şaşırdılar. Sonra, sen mutlu olcaksan git dediler. Biz seni hep destekleyeceğiz dediler ve hala da desteklemeye devam ediyorlar. Çok özel bir şey benim için bu.

Burdan çıktınız çantalar sırtta, gümrüğü geçtin biniyorsun uçağa, hangi şarkı çalıyordu ipod ta ?

Ooo çok güzel soru. Bunu hatırlamıyorum yaa.Çok güzel soruda hatırlamıyorum, hiç düşünmemişim. Dur bakayım, zorlarsam hatırlarım belki.

Çok hatırlamıyorsan böyle aklında kalan şarkılar vardır mutlaka size eşlik eden yol boyunca ?

Tabi var. Türkçe şarkı mesela Manganın “Cevapsız sorular”ı var. Onun dışında komik ama İbrahim Erkal dinlerdik. Bir kaç tane şarkısı vardı, “Çare gelmez” onu dinlerdik mesela. Birde Mumford&Sons var tabi. Ben Interpol çok dinlerdim. Ama hangi şarkı vardı dersen hmmm, şimdi buldum. Pixies in “Where is my mind” vardı, o çalıyordu ya.

Şimdi onu bunu bırakalımda hiç aynı kıza yazdınız mı, aynı kız size yazdı mı ? Tartışma oldumu bir hatun için ?

Tartışma olmadı. Çünkü İsmail ile paylaşmıştık aslında.

Nasıl ya bir mekanda karşılaştığınızda paylaşıyormuydunuz hatunları, klasik Türk muhabbetimi yaptınız ?

Biz Çine girdiğimiz andan itibaren, yani yolculuğun 2. ayından itibaren hatunları bölüştük zaten. Şöyle ki, uzak doğulu kızlar İsmailin idi, Çinli, Japon Koreli. Öncelik İsmailin idi en azından. Geri kalan Avrupalılar, işte kim varsa benimdi.

Hatun sözleşmesi yaptınız yani bir nevi.

Tabi tabi. Hatta bizim öyle bir emalimiz var İsmail ile. Şey diye, eğer ben bu kız bu kızı tavlarsam, şu kız İsmailin olacaktır. Onun için hak etmeyeceğim, şöyle olmayacak, böyle olmayacak diye bir email var aramızda.

Süpermiş 🙂 . Peki nerede kendinizi kral nerede kendinizi çok boktan hissettiniz ?

A çok güzel bir soru bu da. Kral Çin de. Çünkü herkesin müthiş ilgisi vardı. Barlara gidiyoruz herkes bize bira ısmarlıyordu. Hiç elimizi cebimize atmıyorduk. Her gittiğimiz yerde insanlar kadeh kaldırıyor, bir şeyler ikram ediyorlardı.Hakikatten kral gibiydik. Kızların ilgisi keza. Çok boktan hisettiğim Hindistan Bombay Tren istasyonu, çantamızı çaldırdığımız akşam. O kadar kötü bir akşam olamaz yani. Hakikatten hayatımızın en zor anlarından biriydi. Biz 3 gün tren istasyonunda yattık. Beklemek çok kötüydü. Paramız yok, kimliğimiz yok, tren istasyonunda yatıyoruz, kimse bizi almıyor, her tarafta fareler. Artık ne zaman bitecek diye yalvarıyorduk. Nefret etmiştik.

Hiç böyle buralara dönmemek aklınızın ucundan geçtimi, yani bu kadar gezdikten sonra yurt dışında kalalım, buralarda hayat kuralım dediğin oldumu ?

Benim kendi adıma dönmek hep vardı.Çünkü aile burda, arkadaşlar burda buraya bağımlılığım var zaten. Dünya turunda şeyi çok konuştuk ama. İşte burası yaşanır şehir, burası yaşanmaz gibi ayrımlar yaptık. Mesela Seoul, Singapur çok yaşanır bulduk. Ama benim için en azında her seferinde dönmek vardı, döneceğim diyordum.Yani, ilerde gelir burada yaşarım dediğim oldu ama, dünya turu sırasında çat burda kalıyım, ömrümü burda sürdüreyim dediğim olmadı hiç.

Peki derler ya hep bu tarz yolculuklar, harbiden insanın içinde başka yolculuklar çıkartıyormu, gerçekten böyle bir şey oluyormu ?

Oluyor. Şöyle bir şey oluyo Evren aslında. Kendini değerlendirmeyi başarabilirsen, yolculuğun önünde ve sonrasında iki farklı kişi olduğunu görüyorsun. Birinde sadece bir cesaret parçasıyla yola çıkarken, döndüğünde birde bakıyorsun ki alsında hayatında engel diye bir şey yok, her şeyi yapabilirim diyorsun. Az önce verdiğim örnekten anlatayım. Mesela Bombay da parasız, pulsuz, kimliksiz çıkıp tekrar hayatımıza devam ettiysek, diyorsunki her şeyi yaparız, bizi kimse durduramaz. Bunun gibi pek çok örnek oldu aslında. Pek çok zirve noktamız oldu. Gittik Evereste çıktık.  Ben mesela motor kullanmayı bilmeyen bir adamdım, motor kiraladığımız gibi 1000 km yaptık. Dünya turunu en büyük farklılığı bu oldu aslında, kendine güvenince her şeyi yapabilmek. Özgüven ve vizyon çok önemli.

O kadar yer gezdiniz, kültür gördünüz, Türkiye nerde oynar bu ligte yani genel anlamda bir değerlendirme, sadece ekonomik değil. Super lig, PTT, Amatör neresi ?

Şimdi şöyle söyleyeyim. Biz çocukluğumuzdan beri, Türkiye cennet vatan, İstanbul gibi şehir dünyada yok, şöyle harika böyle mükemmel. Yani Türkiyenin çok güzel olduğu, İstanbulun güzel olduğu kesinlikle doğru. Bu şey anlamına gelmiyor, dünyada en az istanbul kadar güzel pek çok yer var.  Pek çok ülke vatandaşıda insan gibi yaşıyor, o çok önemli. Yani bir Japonyayı, sende gördün bir çok yer biliyorsun zaten, Koreyi Singapuru ne bileyim Avrupayı görünce ne kadar insan gibi yaşıyorlar diyorsun. Mesela bir örnek anlatayım. Biz 4 tane Japon kızla Hindistanda tanıştık, oturuyoruz bir yerde. Kızların biri Iphone nu bırakıp kalkıp gitti, tuvalete bir yere gitti. Hindistan tehlikeli bir yer zaten. Dedim ki kıza bırakma eşyalarını alırlar. Ne dedi biliyormusun, benim olan eşyayı kim niye alır ki. Aslında ne kadar mantıklı ama bu kıza onu anlatamıyorsun. Biz kötü olana alışmışız, onlar güzel olana alışmış. Soruna gelince nerde oynarız dersen, PTT ile amatörün arasında oluruz, PTT de kalır amatöre düşmeme mücadelesi veririz.

Hangi mutfak, hangi yemek ilk aklına geliyor peki ?

Abi direk Japon mutfağı, spesifik olarakta Sushi ve Okonomiyaki, çok hoş.

Karşılaştığınız vatandaşlarımız, girişimcilerimiz mutlaka oldu, bunların arasında sizi hikayesiyle en çok şaşırtan kimdi, neden dumura uğrattı sizi?

Yeni Delhide Cafe de oturuyoruz İsmaille. Hintli olmadığı belli birisi bize bakıyor. Tabi merhaba merhaba. Adam Kastamonu Cide li kristal ustası. Eminönünde yaptığı kristalleri bir bavula doldurmuş 15-20 bin TL lik malzemeyi, Hindistan gibi bir coğrafyada ülkenin dört bir tarafında gezerek fuarlarda satmış. Ve kazandığı paralarla Türkiyeye dönüp öğrendiği bazı modelleri yaparak geri gelecek tekrar. Benim aklımdan 40 gün düşünsem gelmez. Bizde övünüyoruz kendimizle üniversite mezunuyuz falan diye, kendisi ilkokul mezunu. O adamı görünce diyorsun ki, Vizyon mu, hangimizin vizyonu daha geniş acaba.

Hangi dili daha çok sevdin, sounds cool ?

Ben İspanyolcayı çok seviyorum, hep bana keyifli gelir. Ama, kulağa yatkın olan bir dil dersen Japonca çok güzel bir dil. Böyle tepkileri aksanları çok hoş, kulağa hoş gelen bir dil. Tam tersine moğolca da o kadar kaba bir dil. Insalar kötü tabirle, teşbihte hata olmaz, böğürüyorlar böyle.  

Aslanım şöhret seni şımarttımı şöhret, bir de bakayım ?

Şımarttı şımartmazmı ya, kesin şımarttı. Bence mütevazılığı koruduk, ama kendimize karşı biraz şımardık. İnsanlara şımarıklık yapmadık hiç bir zaman. Ama kendi hayatına, kendi beklentilerine göre şey yapıyorsun, Dünyayı gezdik geldik, o kadar televiyonlara çıktık, yaptığımız şeye bak arkadaş. Hani şımarıklıkta olsa kendine oluyor.Oysa şeye dönmek lazım, çok güzel gezdik tozduk ama, ona rağmen çok güzel hayatlarımız yok ne olursa olsun bence. Bunu böyle neler yaptım şu halime bak moduna getirmemek lazım hiç bir zaman.         

– Evet son olarakk, bu gençler sizlere hastalar, hayranınızlar, Rol modelsiniz bir nevi, Varmı bir mesaj ?

Yani, şimdi insanlara bunu söylemeyi çok seviyorum, doğruda buluyorum. Çok klişedir ama hani, kendinize inanın, hayatta engel yoktur. Ben bunun doğruluğuna inanmazdım, ama şöyle doğruluğu var. Bir şeyi isteyen insan için hakikatten engel yok.Yani şu olmak istiyorum, bu olmak istiyorum, dünyayı gezmek istiyorum bir sürü şey. Bir şeyi çok istersen, bahane bulmuyorsun ve tüm bahaneleri aşıyorsun. Para de, iş de, statü de ne dersen de. Ama kendine inanırsan önünde durabilecek engel yok.

– Çok teşekkürler Özcanım, röportaj, dostluğun ve güzel ruhun için.

Bende çok teşekkür ederim.

4 Replies to “Başka Türlü bİr “Özcan Bostancı””

Leave a Reply to Evren Cancel reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *